baska bir adla baska bir zamanda
Eskiden bir yanardağ vardı içimde. Canının yandığı çok belliydi. Duyguları sıcak ve tazeydi. Lavlarını etrafa saçar. Hoyratça patlar. Dumanları gözleri yakardı. Şimdi ise buzlarla kaplıyım. Çok soğukken ellerimizi hissedemediğimiz gibi duygularımı da hissedemiyorum bazen. Hissizleşmek beni kötü bir insan mı yapar? Hayatın akışını ellerimde hissediyorum. Dünyanın dönüşüne şahit oluyor gibi. Geceler gündüzleri kovalıyor ve ben zamanı tutamıyorum.
Hayatım boyunca karışık biri oldum ben. Aynı anda kafası bir sürü şeyle dolu olan, içinde birkaç farklı insanı yaşatan, uçlarda yaşayan biri. Kafam her zaman karışıktı; belki de bu yüzden hiçbir zaman hayattan ne istediğimi bilemedim. İtiraf etmek gerekirse bazen kendimi farklı bir zamandan gelmiş gibi hissediyorum. Sanki eski bir kasabada doğmuş yeşillikler içinde büyümüş sevdikleriyle mutlu kalbinde kocaman mutluluklar taşıyan bir kızdım.O kız sanki kendi zamanından alınmış ve bu zamana adapte olmaya çalışıyor. Çırpınan bir balık gibi gerçek amacını arıyor ve insanlara anlam veremiyor. Genelde insanların hayattan basit istekleri olur. Amaçları, hayalleri, planları olan bir gelecekten beslenirler. Sanırım ben öyle biri olmakta güçlük çekiyorum. Bu beni olmam gerektiğini düşündüğüm insan yapar. Ben ise sadece ben olmak istiyorum.
Bazen tüm insanlık gözüme çok basit gözüküyor. Herkes aynı şeylerin peşinde koşuyor. Kimse kendi dünyasını yaratmak istemiyor. Özendikleri dünyaya erişmeyi tercih ediyor, yıllarca bunun için çabalıyorlar. Yıllar sonra ise bunların hepsinin ne kadar boş olduğunu anlıyorlar. Mutluluğun küçücük şeylerde gizli olduğunu en büyük şeyleri elde ettiklerinde anlıyorlar. Her şeye eristiğim anda mutluluğu, kaybettiğimde ise değeri anlamak istemiyorum. Bunları şimdiden hissetmek beni farklı kılar mı?
Comments
Post a Comment