son oyun





   Odadaki her şey değişir, raflar tozlanır, çiçekler büyür, güneş ışığı görünüp kaybolur, zaman akar, ışıklar söner. Kız aynı yerdedir sadece nefes alır ve etrafına bakar. Her aldığı nefes diğerinden daha kısadır. Değişim film şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken o gözünden akan yaşla yetinir. Dalıp gider dünyanın dönüşünü, çekirdeğin basıncını hisseder; o basınç kara delik gibi içine çeker. Her gün daha derine, kısalan nefeslerin gideceği yere..


  Söyleyecek çok şeyi olan ama sözleri gözlerinden dökülen o kız düşünmekten yorulmuştu. Her gün alınan gazete, gündemdeki haberler, taze ekmek kokusu, duşun ferahlığı, havanın güzelliği, ayın ışığı, güneşin sıcaklığı, kız için sadece kelimelerden ibaretti. 


  Köşesinde otururken hep insanların amaçlarını düşünürdü. Para, şöhret, evlilik, kariyer ve niceleri.. Hayat bunlar üzerine kurulmuş bir oyun muydu? İnsanlar bu yolda giderken tenlerinde güneş ışığını hissediyorlar mıydı? Yoksa yolun sonuna koydukları  hedefe giderken önemli olan sonuç muydu? O kız için yolun önemi yoktu. Çoğu şeyini kaybetmiş biri için yol sadece savrulduğu rüzgarda onun tutan bir direkti; fakat kısa süreliğine, o direk kopup onunla rüzgara karışabilir. Kız bunun farkındaydı ve asıl yolun kendisinden geçtiğini biliyordu.





Comments

Popular Posts