soyutlanan ölüm
Tercihlerimiz hayatımızı belirler. Gittiğimiz her yol bir sonraki adımımızın başlangıcıdır. Genellikle bizim için en iyi olan şeyleri dahil etmeye çalışırız hayatımıza; ama bir yerlerde bir şeyler olur ve ayarlarımız bozulur. Yanlış olduğunu bile bile sonuçlarının acısı apaçık yüzümüze çarparken içimizdeki bir şey bizi o yola bağlar. Korku, özlem, öfke, belki de umut. Neden ayaklarımız yanlış yola koşar adımlarla gitmek ister?
Peki korktuğun olur mu? Ölümden, hayattan? Ya kendinden. En kötüsü kendinden korkmakmış. Yaşam engelleriyle alt etmeye çalışırken insanlığı, mücadele verirsin o engelleri aşmak için.Ama kendinden korkuyorsan buna gerek yoktur; çünkü asıl engel aynaya baktığında gördüğün şeydir. Kendin.
Hiç düşündün mü bir daha fırsatının olmayacağını bilsen nasıl bir hayat yaşayacağını? Sevdiklerinin hemen öleceğini bilsen ne yapacağını? Hayatı kurallarına göre oynarken gerçekten ne istediğin aklına gelir mi? Yaşadığın hayat kime ait? Neden ölümlü olarak ölümden bu kadar soyutlanıp yaşarız ?
Eski zamanlarda mezarlar şehrin en işlek caddelerine yapılırdı. İnsanlar günlük gezintilerinde bile mezarlarla karşılaşır, ölüm gerçeği yüzlerine açıkça çarpardı. Şimdi ise onlar göremeyeceğimiz kadar uzak biz ise hayal dünyamıza oldukça yakınız. Belki de görmemiz gerekir her gün o mezarları. Hayatımızın bize ait olması için.
Comments
Post a Comment