bizim gibi
Uçsuz bucaksız yeşilliklerin arasında mandalina kokuları sarıyor etrafımı. Kuşların uçuşunu seyrediyorum, havada nasıl süzüldüklerini. Yeşilin her tonu sıcak, sanki hep baharmış gibi. Güzel; yeşil ağaçlar, bazıları yüklerinden yorulmuş gibi eğilmiş, bazıları daha minicik, sarının saflığı ile ışıldıyor. Bazıları ise kurumuş ve sessizleşmiş, meyve vermez olmuş, yaprakları dökülmüş birer birer. Kendisini ölüme teslim etmiş gibi. Bana öyle geliyor ki doğa bizim bir tasvirimiz. Dikkatli baktığımızda bizi anlatıyor gibi. Hepsinin mutlu esintileri ve yıkıcı soğukları var. Hepsi yalnızlaşmaya ve ölüme mahkum.
Bu güzel manzara
beni yine, yeniden sorgulamaya itiyor. Konu ise seçimler ve mecburiyetler. Çoğu
zaman iki seçenek arasında kalırız. Ya biri ya diğeri der hayat bize. Karar
vermek istemez bazen zorunda kalırız. Yaşam bu kadar karmaşıkken, insan kendini
bile keşfedemezken, sonsuz yol varken, nasıl olur da seçeneklerimiz bu kadar
kısıtlı olur? Birini seçsek aklımız diğerinde kalır. Pişmanlıklar da bu yüzden
yaşanmaz mı? Ve ardından gelen keşkeler.Diğer seçenekte bambaşka bir hayatımız olabilirdi.
İnsan bunu düşünmeden durabilir mi? Ya şöyle olsaydı diye cümleler kurarız sonra;
ardından derin düşüncelere dalar, detaylarda kayboluruz. Tıpkı dalgaların bir
anda kayboluşu gibi; önce durgun, sonra hırçın.
Dalga okyanusa tekrar karıştı.O dalganın ne
olduğunu sadece okyanus biliyor. Tıpkı bizim gibi.
Comments
Post a Comment